ADIYAMAN – Şubat depremlerinin birinci yıl dönümünde Adıyaman’dayız. Dışarı adımımızı attığımızda soğuk hava yüzümüze çarpıyor. Otogardan şehir merkezine giden dolmuşta, pencereden dışarı baktığımızda, ağır hasar almış ama ayakta duran binaları görüyoruz. Bazıları gri duvarlarındaki çatlaklarla sıra sıra dizilmiş. Moloz yığınları ve inşaat halindeki yeni yapılar ise bu manzaraya karışıyor.
Şehirdeki iş makinalarının sayısı ise epey şaşırtıcı. Şehir koca bir şantiye alanına dönüşmüş.
‘DEVLET YOKTU AMA DAYANIŞMA VARDI’
Dolmuşta, komşu koltuğa valizleriyle sıkışan bir aileyle göz göze geliyoruz. Siverekli olan bu aile depremin 2’inci günü Adıyaman’a ekmek ve su dağıtma amacıyla geldiklerini anlatıyorlar. Fakat gördükleri manzaradan sonra enkaz altında kalan insanları kendi çabalarıyla kurtarmak zorunda kalmışlar. Enkaz altında kalan 23 yaşındaki İbrahim’i kendi çabalarıyla kurtardıklarını, ardından iletişimi devam ettirdiklerini ve şu an tekerlekli sandalye ile hayatını devam ettiren İbrahim’i, depremin yıl dönümünde yalnız bırakmamak için geldiklerini de öğreniyoruz. Konuşmalarımızı dinleyen bir kadın aileye dönüyor, “Bize ilk Urfalılar yetişti, onlar olmasaydı çoğumuz açlıktan ya da soğuktan ölecektik. Devlet yoktu ama dayanışma vardı” diyor.
’10 BİNLERCE İNSAN EVSİZ KALDI, MÜTEAHHİTLER ZENGİN OLDU’
04.17’de duran 45 yıllık Saat Kulesi’nin etrafında onlarca inşaat alanı var. Saat Kulesi’nin etrafı çamurlu yollarla ve yeni inşaat alanlarıyla kaplı. Şantiyelerin etrafında ise ‘Evini yerinde yenile’ yazan afişler yer alıyor. Bunların fotoğrafını çekerken yanımıza bir belediye işçisi geliyor. Depremde evi ağır hasar alan işçi, inşaat halindeki yapılara bakarak, “Bizler daha cenazelerimizi ararken bunlar buralara geldi. Bizlerin hali düşünülmeden müteahhitlerin kazanacağı para konuşuldu. 10 binlerce insan evsiz kaldı, onlar zengin oldu” ifadelerini kullanıyor.
‘DEĞİŞEN TEK ŞEY ÇADIRDAN KONTEYNERE GEÇMİŞ OLMAMIZ’
Ağır makinelerin sesi, şehrin her yerinden duyulabiliyor. Şehrin mahallelerinde dolaştıkça, her köşe başında depremin izlerini görmek mümkün. Esnafın hikayeleri, Adıyaman’ın ekonomik sıkıntılarla ne kadar büyük bir mücadele verdiğini gösteriyor. Fırıncı Hasan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hatay’da yaptığı konuşmaya değinerek, “Burada merkezi ve yerel yönetim AK Parti’nindi. Bizler depremin ilk gününden bu yana basına ‘Sahipsiz Adıyaman’ olarak yansıtıldık. Bu doğruydu. Depremin üzerinden bir yıl geçti, değişen tek şey çadırlardan konteynerlere geçmiş olmamız. Bu fırını açık tutmak için bin dereden su getiriyoruz, ailemizi o alanlardan kurtaralım diye. Onlara oy veren ellerimiz kırılsın. Bizi deprem değil, kimsesizlik öldürdü” diyor.
‘RUHUMUZ ÖLDÜ, BEDENLERİMİZ DE ÖLÜYOR’
Adıyaman’da depremden sonra artan intihar vakaları konuşuluyor. Herkesin bildiği ama kimsenin çözüm bulamadığı bu durum, insanları endişelendiriyor. Adıyamanlı Abdullah, “Ruhumuz öldü, bedenlerimiz de ölüyor ama kimse ses çıkarmıyor” diye konuşuyor. Sivil toplum kurumları intiharların, intihar girişimlerin şehirde çok konuşulduğunu ancak resmi bilgilere erişemedikleri için bu konuda bir çalışma yapamadıklarını belirtiyorlar.
Geceyi geçireceğimiz alana vardık. Dağ doruklarında beliren inşaat halindeki TOKİ yapıları sis perdesi altında kaybolmuş. Konteynerlerde yaşayanlar, koşulların çadırlara kıyasla daha iyi olduğunu anlatıyor.
Sabah olunca yola çıktık ve 25 ailenin yaşadığı bir alana vardık. Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, hala zor yaşam koşullarıyla mücadele eden birçok kadın yas tutamadıklarını dile getiriyor. 62 yaşındaki Reyyan, ‘’Yakamadığımız ağıtlar içimizi yaktı’’ cümlesini kuruyor.
Çoğunlukla çok çocuklu bu ailelerde, kadınlar günlerini ev işleri ve çocuk bakımıyla geçirirken, erkekler ailelerinin ekonomik yükünü üstlenmiş durumda. Burada yaşayan kadın ve erkeklerin sosyal yaşamları sınırlı. Kadınlar, genellikle 20 metrekarelik alanda en az dört-beş kişiyle yaşamanın zorluklarını dile getiriyorlar. Erkekler ise iş bulma, aileyi geçindirme ve güvenli bir yaşam alanı oluşturma sorumluluklarının altında ezildiklerini ifade ediyorlar.
Şehrin temel sorunlarının başında barınma, su ve gıdaya erişim geliyor. Fakat bu resmi olmayan konteynerde yaşayan kadınlar, depremin ilk aylarında olduğu gibi hijyen kitine ve bebek bezine erişim sorunu yaşadıklarını vurguluyorlar. Çünkü AFAD yardımları artık sadece resmi konteynerlere yapılıyor. Sahadaki sivil toplum kuruluşlarından birçoğunun projesinin bittiğini ve sahadan çekildiklerini belirten depremzedelerin en büyük korkusu ise yalnız kalmak. Konuştuğumuz kadınlardan biri, psikolojik desteğin kendisi için tek sosyalleşme biçimi olduğunu dile getiriyor.
‘6 ŞUBAT YAKLAŞTIKÇA KAYGI DÜZEYİ ARTIYOR’
Adıyaman’da deprem sonrası yaşanan sorunları sosyolog İlke Cambaz ve psikolog Naim Akman değerlendirdi. Özellikle çocukların okula ulaşımının ücretsiz olması gerektiğini belirten Cambaz ve Akman, okul kıyafetleri ve kitapların aileler için ciddi bir mali yük olduğunu ekliyorlar. STK projelerinin fon bulmakta sorun yaşadığını ve birçoğunun sona erdiğini belirten Cambaz ve Akman, psikolojik destek eksikliğini de sorunlar arasında sayıyorlar. Geleceğe dair belirsizliklerin depremi yaşamış insanlarda büyük bir kaygı yarattığına dikkat çekiyorlar.
Depremden etkilenen Adıyaman, deprem sonrası yaşam zorluklarını ve dayanışmanın önemini gözler önüne seriyor. Cambaz ve Akman, 6 Şubat yaklaştıkça hem çocukların hem yetişkinlerin kaygı düzeylerinin arttığını gözlemlemiş. Depremzedeler hasarlı binanın ne zaman yıkılacağını, konteyner kentte ne kadar kalacaklarını, eğitime devam edip edemeyeceklerini bilmiyorlar. Cambaz ve Akman, bu sorunların depremzedelerde büyük bir duygusal yıkıntı yarattığını vurguluyorlar.
(HABER MERKEZİ)